Hipertansiyon

Hipertansiyon Çeşitleri

Beyaz Önlük Hipertansiyonu

  • Beyaz Önlük Hipertansiyonu, hekim veya hekim dışı sağlık personelinin bulunduğu ortamda kan basıncının yükselmesi, buna karşın ev koşullarında veya 24 saatlik kan basıncı ölçümlerinin normal olması şeklinde tanımlanabilir. Beyaz önlük etkisi nedeni ile hastane, sağlık ocağı veya muayenehanede ilk ve tek ölçümle kan basıncının yüksek saptandığı durumlarda hemen hipertansiyon tanısı koymaktan kaçınılmalıdır.
  • Toplum genelinin yaklaşık 15’inde bulunabilir ve hipertansiyon tanısı konulan bireylerin önemli bir bölümünde (üçte bir veya daha fazlası) rastlanabileceğine ilişkin kanıtlar mevcuttur. 
  • Beyaz önlük hipertansiyonu kadınlarda, ileri yaşlarda, sigara içmeyenlerde, yeni ortaya çıkan hipertansiyonda ve muayenehane kan basıncı ölçümleri sınırlı sayıda olanlarda daha sıktır.
  • 24 saatlik ortalama ve gündüz kan basıncı değerleri normal aralıktayken, muayenehanede ölçülen kan basıncı en az üç ölçümde ≥140/90 mmHg olduğunda, beyaz önlük hipertansiyonu tanısı konulmalıdır. Bu hastalarda tedaviye gerek yoktur.
Maskelenmiş Hipertansiyon
  • Muayenehanedeki kan basıncı normal olan (<140/90 mmHg) bireylerde 24 saatlik veya evdeki kan basıncı değerlerinin yüksek olduğu duruma maskelinmiş hipertansiyon adı verilir. Toplumdaki sıklığı yaklaşık olarak beyaz önlük hipertansiyonu kadardır ve muayenehane kan basıncı değerleri normal olan her 7 veya 8 bireyden yaklaşık birinin bu kategoriye girebileceği hesaplanmıştır. Normal kan basıncı olan bireylerle karşılaştırıldığında, bu tür bireylerde hipertansiyona bağlı organ hasarı oranının daha yüksek olduğu gösterilmiştir.
İzole Sistolik Hipertansiyon
(Sadece Büyük Tansiyonun Yüksek Olması) :
  • Sadece büyük tansiyonun yüksek olması (140 mm Hg’nın, ya da halk arasında bilindiği şekilde 14’ün üzerinde), buna karşın küçük tansiyonun normal veya düşük kalması (90 mm Hg’nın (9’un) altında) pek de nadir görülmeyen bir durumdur. Hekimlerin “izole sistolik hipertansiyon” olarak isimlendirdikleri bu durum, özellikle yaşlılarda karşımıza çıkmaktadır. Bu tip hipertansiyonun kansızlık, tiroid bezinin fazla çalışması gibi bazı nadir nedenleri söz konusuysa da, izole sistolik hipertansiyon hemen daima kalpten çıkan ana atar damarın(aortun) ve onun ana dallarının yaş ve damar sertliğine bağlı olarak sertleşmesi sonucu ortaya çıkmaktadır.
  • Sertleşen damar duvarı kanın pompalanmasıyla beklendiği oranda esneyip genişleyemeyeceğinden damar içindeki kan basıncı yükselmek zorunda kalmaktadır. Esasında büyük kan basıncı hem kadınlarda, hem de erkeklerde yaşla sürekli bir artış eğilimindeyken, küçük kan basıncı her iki cinsiyette de 55-60 yaşlarından itibaren azalma eğilimi gösterir. Böylece yaşlılarda hipertansiyon sıklıkla sadece büyük tansiyonun yüksekliği şeklinde ortaya çıkar.
  • Elimizdeki hastalık ile ilgili veriler yaşlı hipertansiyon hastaları grubunda, küçük tansiyon değeri düştükçe riskin, yani olumsuz sonuçların ortaya çıkması ihtimalinin arttığına işaret etmektedir. Bir başka ifade tarzıyla büyük kan basıncıyla küçük kan basıncı arasındaki fark ne kadar genişlemişse veya açılmışsa, kişinin riski o oranda artmakta gibi gözükmektedir. Farklı bir anlatımla büyük kan basıncı yüksek, ancak küçük kan basıncı düşük(60 mm Hg’dan (6’dan) düşük) yaşlı hipertansiyonlular özellikle yüksek risk taşıyan bir grubu temsil etmektedirler.
  • İzole sistolik hipertansiyonlu hastalarda ilaç tedavisinin kalp krizi riskini azaltmak da dahil olmak üzere genel yararlarının çalışmalarda gayet net olarak ortaya konmuş olması son derecede önemlidir. Bu nedenle, izole sistolik hipertansiyonun tedavisinde, küçük tansiyonu fazla düşürmenin bazı sakıncaları olabileceği akılda tutulmakla beraber, büyük tansiyonun normal sınırlara çekilmesi için azami çaba sarfedilmelidir. Hem hekim, hem de hasta açısından zor olan, hatta bazen olanak dışı bulunan, büyük kan basıncını normal değerlere çekerken küçük kan basıncının aşırı düşmesine meydan vermemektir.